BİTÜMLÜ ÖRTÜLERİN TARİHÇESİ

Geleneksel bitüm kaplamada başlarda su yalıtımının mekanik özelliklerini iyileştirmesi için donatı olarak kâğıt tabakalar veya pamuk dokumalar kullanılmaktaydı. Ancak, bu malzemelerin bünyelerine su alan yapıları ve şantiye koşullarında bitümle emprenyelerinin zorluğu, zamanla “bitümlü karton” sanayinin gelişmesine yol açmıştır. Bitümlü örtü örneklerinden ilki ve en yaygını, sıcak bitüm emprenye edilmiş bitümlü kartondur. Emprenye işleminin ardından tamamen siyah görünümlü bir şilte elde edilir. Şiltenin halen, ağırlıkça %30 oranında nem alabilme ihtimalini ortadan kaldırmak için “yeniden kaplama” tabir edilen ikinci bir işlem uygulanır. Daha fazla bitüm emen şiltelerin, rulo halindeyken birbirlerine ve yapışmalarını önlemek içinse bir yüzleri kumlanmakta veya pudralanmaktadır.

1960'ların başında; zamanla bozulmaya yatkın olan bitümlü kartonlar, yerlerini bitüm emdirilmiş cam tülü örtülere bırakmıştır. O dönem için yeni olan bu malzeme, çürümeyen, ısı dayanımlı, kartondan daha az kırılgan ama boyutsal olarak daha kararlı bir malzemeydi. Bitkisel keçelerin kullanıldığı örtülerse, yüksek mekanik dayanımlarına rağmen mikroorganizma tehdidinden ötürü cam tülü keçenin önüne geçememişlerdir.

Aynı tarihlerde polimer teknolojisinde yaşanan gelişmeler neticesinde fiziksel özellikleri bakımından zayıf olan bitümün uygun polimerlerle zenginleştirilerek uygulama alanı genişletilmiştir. Bu dönemde APP (Ataktik Polipropilen) adı verilen polimer katkısı, damıtılmış bitümün sıcaklık dayanım aralığını genişleterek yumuşama (erime) noktasını 50 °C' den 150 °C' ye çıkarmayı sağlamıştır. APP katkısı ayrıca, polimer bitüm adıyla anılmaya başlanan bitümün soğuk eğilme sıcaklığını 0 °C' den -15 °C ' ye düşürmüştür. 1960' ların sonlarında ise blok halinde polimerizasyon gerçekleştirilerek SBS (Styrene-Butadiene-Styrene) adı altında yeni bir polimer bulundu. SBS sayesinde soğuk iklim performansı yüksek bir bitüm elde edilmiştir.

Cam tülü takviyeli örtüler, her ne kadar kararlı yapıda ve aleve karşı dayanıklı olmuşlarsa da, nispeten zayıf, rijit, delinme ve yorulma dayanımları düşük olan örtülerdi. Bunun önüne geçecek tek çözüm cam tülü yerine, dokumasının kullanılmasıydı ancak bu da çok pahalı ve statik delinmeye karşı direnci düşük bir çözümdü. 1970'lerin başında, yol su yalıtımında kullanılmaya başlanan non-woven polyester piyasaya girdi ve yüksek başarısıyla kısa sürede çatı örtülerinde de kullanılmaya başlandı. Örtülerin yapışmasını kolaylaştırmak amacıyla, alt yüzeylerine kumlama yerine pudralama yapılmıştır; alevle yapıştırma işleminden önce çıkarılacak polietilen bir şilteye sarılarak rulo haline getirilmiştir. Bu gelişmelerle birlikte, geleneksel yöntem tamamıyla değiştirilmiştir. Artık yapıştırma işlemi için bir alev kaynağı kullanıldığından, ne bitüm eritecek özel kaplar ne de diğer yan donanımlara ve malzemelere ihtiyaç kalmıştır. 3 ayrı kat bitümlü karton ve 4 ayrı kat bitüm kaplamanın yerini sadece 3 - 5 mm .lik tek bir katman almıştır.

Polimer modifiye bitümlü örtülerin eski teknolojiyle üretilememesinin sebebi sıcak bitüme takviye eklenmesinin ardından kullanılan soğutma sisteminin geçersiz olmasıdır. Eski sistemde, içinden soğuk su geçen çelik merdaneler bu işi görmekteydi (örtüler kumlandığından merdanelere yapışmazlardı). Ancak yeni sistem için çok daha hızlı ve efektif olan, doğrudan suyla temasın kullanıldığı bir soğutma gerekliydi. Ayrıca polimer bitümlü karışımın hazırlanması için de ayrı bir karıştırma sistemi oluşturulmalıydı.

Bitümlü örtülerin ömürlerini uzatmaya ilişkin bir diğer gelişme de, örtülerin dış yüzeylerinin arduaz taşı kırıklarıyla veya natürel, renkli seramik kırıklarıyla kaplanmasıdır. Dış görünüm açısından da daha iyi sonuçlar elde edilir. Bitüme çokça doygun ve kendinden takviyeli örtülerin kullanılmasıyla; hem katman sayısı azaltılmış hem de uygulamalar hızlanmıştır. Böylece su yalıtımındaki başarı artmış ve işçilik masrafları düşürülmüştür.

Tarihi gelişim süreci içerisinde, çoğunlukla yalıtım amacı ile kullanılan bitüm, insanoğlunun yaşama koşullarını iyileştirerek varlığını sürdürmüştür. Fosil esaslı zayıf yapıya sahip bitüm zamanla kullanım ihtiyaçlarına cevap verebilmek için bünyesine ilave edilen polimer takviyeleri ile daha da güçlendirilmiş, mekanik özellikler bakımından ise taşıyıcı malzemelerde yaşanan teknolojik gelişmeleri de bünyesine katarak vazgeçilmesi güç bir su yalıtım malzemesi haline gelmiştir.